top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

40 karat


kapı çaldı, açtım. gelen postacıymış. hala postacı varmış demek, şaştım. elime bir kutu bir de iyi günler bırakıp gitti. kapıyı kapattım. bundan iki gün önce seninle konuştuk. şimdi tam hatırlayamıyorum. son bir haftadır pek uyumadım, yorgunum. sesin yüksekti biraz, biraz da korkak. bir insan nasıl bağırır kırmaktan korkarken? sen bağırdın. uykularımın kalanını da işte bu ses çaldı. bundan beş gün önce hiç gitmeyecekmiş gibi öptün beni. oysa senin gideceğin pek çok yer vardı. işe giderdin, annene giderdin, dedene giderdin, eve giderdin. sanki dünyadaki tüm yollarda yürümek isterdin. sanki bu senin görevindi. sen öpünce nereye gittiğini sordum sana. hiç, dedin; üzülme, yanındayım, işte burada. bundan iki gün sonra yorgunluğum hala geçmemişti. uykumu da bana geri vermemiştin. üstelik cesaretimi de alıp götürmüştün. sanırım bu yüzden her gün daha eksik oluyordum. her gün daha güçsüz ve inançsız. her gün azalıyordum. bundan beş gün sonra, yine uykumu bana geri vermediğin bir gecede balkona çıkıp yıldızları seyrettim. sen de aynı gökyüzüne bakıyorsan bir umut vardı değil mi? o an gözüm kutuya ilişti. üstünde ismini görünce korkmuş açamamıştım, bana bağırırsın gibi gelmişti. belki de bana verdiğin hediyeler içinden en özendiğindi. beyaz bir kutuya koymuş, mavi rafyayla süslemiştin. gökyüzü gibiydi. ben gökyüzünü severdim. rafya saçlarıma benziyordu. saçlarım kıvırcıktı, sen saçlarımı severdin. kutuyu açtım. içinde büyülü, gizemli bir şey vardı. çok parlaktı, böylesini daha önce hiç görmemiştim. yumuşaktı, ama keskindi nasıl oluyorsa. hep gözümün önünde olsun istiyordum. kimse bilmesin, kimse görmesin, kimse sormasın ama yine de. bir gün dayanamadım, aldım kutuyu elime, çıktım dışarı. bir kuyumcu buldum, sordum. bu dedi, çok kıymetli bir parça. tam kırk karat veda.

5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page