top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

rivayet


rivayet odur ki, bu evde bir küçük kadın yaşarmış. yaşı küçük, kendi küçük bir kadın. karmakarışık saçları varmış. yenmiş tırnakları ve geniş omuzları. ama hiç kimse anlaşılamaz böyle tarif edilince.

rivayet odur ki; bu küçük kadın ölü bulunmuş bir sabah şu karşıki evin balkonunda. balkonun etrafını çevirmiş polisler, kapıya ambulans gelmiş; bakmışlar gecenin bir yarısı ölmüş kadın. eti soğumuş, morarmış.

işte benim size anlatacaklarım onun arkasından onu anlatanların kırık cümleleridir.

değişik bir kadınmış bu kadın. mesela normal olduğuna inanırmış. en çok kedileri severmiş. biraz kına kokarmış. kuşlardan korkarmış; ama hep onları yazarmış. kızı olsa adını leyla koyarmış. sonra bu kadın öykü yazarmış, şiir yazarmış. ama intihardan korkarmış. bir arkadaşı varmış, nerede bir ölüm var onu bulur okur ve yazarmış. kadın içinse ölüm geleceği belli olan; fakat gidemeyeceği bir yol kadarmış.

dedim ya kadın öykü yazarmış; ama nasıl yazarmış. mesela cümleler geldi ya aklına, oturur ve yazmaya başlarsa yazarmış. eğer bunu yapmazsa o öyküler hep kendine kalırmış. yani şimdi bizim onun arkasından okuduklarımız, onun bize yazabildikleri kadardır.

sabahları aç karna kahve içermiş. ama kıyamazmış da kendine, içine krema koyarmış. bir fotoğraf makinesi varmış dedesinden kalma, yarım fotoğraflar çekermiş bilmeden. birkaç kedisi olmuş, birkaç da hayali. hep dünyayı gezmek istemiş. ama herkesin gittiği meşhur yerlerden başlamazmış gidecek olsa o hayal olan geziye. dünyanın her yeri görülmeye değer dermiş. insan severmiş; ama pek sevilmezmiş. okunmazmış da ve az okurmuş dışarıdan göründüğüne kıyasla.

bu çağda dahi mektup yazarmış. mektubun gücüne inanırmış. öyle ki eskimiş zarflar alırmış, onları on yıllar sonra sahiplerine ulaşsın diye doldurur ve gönderirmiş sevdiklerine. cevap alsa da almasa da üstelik, inandığı için yaparmış bunu mektubun gücüne.

rivayet odur ki; bu küçük kadın yıldızları saymaya çıkmış o gece yarısı balkonuna. sonra düşüvermiş yere. sabah onu ilk gören karşı apartmanın kapıcısı olmuş. ekmek almaya çıkıyormuş, bakmış bizim küçük kadın yatıyor yerde, üzerinde bir hırka. gariptir kadın o hırkayı da hep sevmiş mesela. yani kapıcı çağırmış polisi, ambulansı. kadını çıkarmışlar apartmandan, kedisi birkaç kez miyavlayıp arkasını dönmüş, mama kabının yanına gitmiş. işte bu yüzden kedilere nankör hayvanlar derler.

sonra bu kadın biraz eksik, biraz da esrik bir kadınmış. öyle olmasa kim böyle bir ölüm seçer değil mi? yani hala bugün bile ne oldu o balkonda ya da kaç yıldız saydı bilmiyoruz. rüyalarında şiirler gören bu kadını kim neden öldürdü, yoksa kendi mi öldü bir gece yarısı? rivayet odur ki öldürdü kendini bir yıldıza sevdalanıp. böyle bir hikaye de vardır. bir adam bir yıldıza aşık olmuş da ona kavuşamayacağını anlayınca kendini öldürmüş mü ne. bu kadar öykü yazarsan sonun da bir öykü olmaz mı...

işte, bu evin hikayesi böyledir. küçük kadın öldüğünden beri ev boş durur. kedi birkaç gün sonra çıktı dışarı, geri dönmedi. ben o zamanlar yeni taşınmıştım bu mahalleye. sonra bir emlakçının yanında işe girdim. ben de oradan biliyorum bütün bu anlattıklarımı. yine de tutmak isterseniz gezdireyim evi, anahtarı bendedir.

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page