top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

bir diğer mektup


sevgili çocuğum,

ağustos'tan ekim'e getirdim seni. inanır mısın hala yaşıyorum. bir bir ölüyor hiç tanımadığım birileri; fakat ben yaşıyorum. bu gözlerim, bu kulaklarım neler görüp neler işitiyor ve bu kan nasıl kokuyor sana anlatamıyorum. işte bu yüzden yaprak yaprak dökülüyorum, dışta değil içte yanıyorum. şimdi ağustos'tan da sıcağım.

çocuğum, sana en son ne zaman seslenmiştim? hep büyük sayılarda buluşuyoruz değil mi? sen hala aynı utançla bakıyorsun yüzüme. hala ölmedin değil mi anne? hala evinde güvendesin değil mi? yoksa ufak şehirlere mi kaçtın korunmak için? fakat anne düşüncelerin ayakları vardır ve yollar aşmaya yetecek zamanları da...

çocuğum, şimdi senin oyun arkadaşların olan bu güzel çocuklar da büyüdüklerinde birer canavara dönüşecek. benim oyun arkadaşlarım mükemmel birer canavar oldular. inanır mısın hiç kan görmeden ellerini kana buladılar. bence ellerden daha önemlisi dillerdir küçüğüm. çünkü diller yeri geldiğinde bir kırbaç gibi şaklayıp kanatabilir yürekleri. gerçi bunun artık pek bir önemi yok. kabuğu kırılan kimi salyangozlar hala hayatta. sana daha önemli şeyler söyleyeyim. körlük de bir nevi katilliktir. ve mükemmel bir canavar olmak için önce kör olman gerekir. bu körlük yalnız gözünle ilgili bir hastalık değil. bu elinle, dilinle, kalbinle, beyninle, fikirlerinle, kitaplarınla, yazdıklarınla, yaşadıklarınla hayat bulan, bunlardan beslenen bir körlük ve ne yazık ki bulaşıcı bir hastalık. ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?

canavarlığa gelince. bunun sonradan edinilen bir alışkanlık olmadığını sanıyorum. yanılıyorsam düzelt ama; bence herkes biraz canavardır. kimisi içindeki canavarı kontrol edebilir veya onunla vedalaşabilirken kimisi bir oyun arkadaşı gibi içinde saklar onu. yani oyun arkadaşının oyun arkadaşı da bir canavarmış yavrucuğum. sonra o kötüniyetli üçüncü canavar, senin oyun arkadaşını yer. ve senin oyun arkadaşın da bir canavar olur. ve eğer mükemmelleşirse, yani bütün benliğiyle kör olmayı başarabilirse (bu arada bu zor; fakat imkansız değil) seni de yemek için pusuda bekler birtaneciğim. çünkü canavarlar da insanlar gibi yalnızlıktan hoşlanmaz. işte bu yüzden, koru kendini.

bu sana verdiğim öğütlerin ilki. canavarlardan koru kendini.

karşına dost kılığında çıkabilirler. melek gibi çıkabilirler. güzel gibi çıkabilirler. yakışıklı gibi çıkabilirler. bir dize, bir film, bir düşünce olarak çıkabilirler. bunlar onların zırhıdır. yüksek rütbelerde, türlü ünvanların arasına sığınarak çıakbilirler ki bunlar onları görünmez yapmaya yetmeyen kıyafetleridir. aile ortamında çıkabilirler ki en kötüsü budur, bu senin çaresizliğindir; ama tüm bunlara rağmen sen, onlara kanma çocuğum. koru kendini!

canavarları dillerinden tanırsın. onlar kanla konuşur ve kan kokarlar. onlar küfür ederler, onlar nefret ederler. onlar insan öldürür ve ölüye saygı duymazlar. en dindarları bile, inanamazsın en dindarları bile böyledir. duaları silaha dönüşür ve kan saçar çocuğum. ayetlerinden kan çıkar. senin zamanında hala var olur mu bilmiyorum; ama burada insan öldürerek cennete gitmek isteyen hayalperest canavarlar var. insanın gülesi geliyor. cennet anaların ayağının altındadır derken, anaların ayakta dimdik durmasına engel olanlar var. hatta yavrucuğum, anaları ayıranlar var. sen görece şanslısın. senin annen/senin anan hala yaşıyor (ne büyük utanç) ve çoğunluğun kanından gelmiş (aman ne büyük şans!) senin annenin ırkıyla dalga geçemeyecekler, mezhebiyle de dalga geçemeyecekler (aman ne güzel!) fakat anneni anne olduğu için vurabilirler. çünkü bu ülkede kadınlar sadece kadın olduğu için canavarca hisle öldürülebilirler. ve insanlar bu yüz yılda gittikleri herhangi bir yerde paramparça olabilirler. burada sadece bedenlerden bahsetmiyorum yavrucuğum. mezheplerin, dinlerin, kitapların, toplumların, halkların, dillerin, kültürlerin böyle bir süper gücü var biliyor musun? eğer hepsini bir arada tutmayı beceremezsen dağılıp gidebilirler. algılarını, hayallerini, dünyanı paramparça edebilirler. ve belki en büyük kan da buradan çıkar. sen masalların ölümünü hiç düşündün mü?

çocuğum? sana anlatacak güzel masallarım yok diye üzülüyor musun? eğer bir kız çocuğuysan bu korkunç dünyadan daha güzeline kaçmak için uzat saçlarını. ben insanları birbirine bağlayan görünmez iyiniyet bağlarına inanırım. belki iyiniyet senin o ipek, çocuk saçlarında saklıdır. eğer çocuğum, bir canavar tutunacaksa saçlarına bir masala kanıp, kısacık kestir saçlarını. senin zamanında da dalga geçecekler mi? erkek fatma olmanın zerre önemi yok. önemli olan erkek ya da fatma olman değil. önemli olan insan olman. bu bütün zamanlarda böyle. böyle olmaya da devam edecek.

eğer bir erkek çocuğuysan, bil ki bu dünyayı sen yönetmeyeceksin. bil ki senin öncelikli vasfın insan olmak. bil ki bizim kültürümüz bazı kötü şeyleri yakıştırabiliyor sana. ve benim senden beklediğim, bu kodları yıkabilmen; bir canavar olmaman için.

biliyor musun bir canavarla bir insanın arasındaki en büyük fark yumuşak bir kalptir. ve bence bir kötü söz söylemek dahi bir insanı öldürmektir.

çocuğum. bugün de yaşıyorum. bugün de ölmedim. bugün de yuhalanmadım. bugün de hayallerim var, bugün de inanıyorum. bugün de inanmadığım haklardan, yasalardan ve koruyuculardan medet umuyorum. bugün de sana güzel bir dünya bırakamadım. ama inan çabalıyorum. ve seni bir kez daha uyarıyorum. çocuğum; kolla kendini canavarlardan, koru kendini canavarlardan...

25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page