top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

kuş vuralım istersen


o gün aslında her gün gibi başlamıştı. kafesimde uyukluyordum, ev halkı da uyukluyordu. ezan sesine kalktım, ev halkı da kalktı. çocuklar yanıma gelip bana baktılar. biraz konuştum onlarla; ama ne dediğimi anlamadılar. anneleri ellerine verdi ekmeklerini, okullarına gittiler. ben hepsini camdan izledim.

sonra güneş doğmak üzereyken baba da gitti evden. evdekilerin çoğu ona böyle sesleniyor; ama bir adı da var sanırım. karısı başka şeyler de diyor, duyuyorum. benim de bir adım var. Ama adımı anne- babamdan almadım. onu bana bu insanlar verdi. Adım Cicikuş. evde bakılan çoğu kuşta olduğu gibi...

o gün öğlen saatlerinde evin annesi temizlemek üzere yaşadığım odaya geldi. her yeri batırmam üzerine biraz nutuk çektikten sonra, kafesimin dışındaki tülü yıkamak için çıkarttı.bu esnada arka kapıda hafif bir oynama oldu; ama fark etmedi. içeri yeniden geldi, odayı havalandırmak için pencereyi açtı. okul çocuklarının sesi doldu içeri, sanki içlerinden biri "Cicikuş" dedi; uçtum, dışarı çıktım. anne beni fark etmedi.

ilk defa dışarı çıkıyordum, biraz korkuyordum. yaşım da küçüktü üstelik, gri tüylerle kaplıydım. bir muhabbet kuşundan çok ufak bir güvercine benziyordum ve uçmak kanatlarımı yorduğu için yolda yürüyordum. işte tam o anda gördüm onu.

*

onu görür görmez pencerelere bakındım. pencerelere bakmanın uygun olmadığı bir yerde oturuyordum. hızlıca çektim gözlerimi. kimse onu aramıyordu, etrafta hiç çocuk yoktu. elime alabileceğim bir şey değildi. bir kedi ya da bir köpek değildi mesela. ama şaşkındı, görüyordu, belki son gününü yaşıyordu. ve işte bir araba geliyordu.

*

arabanın sesini tanıdım, kafeste olan bir kuş pek çok ses duyar. panik oldum, koşmaya başladım. beni izlediğini görüyordum. etrafa bakınıp duruyordu. biraz havalandım ve kurtuldum araba tekerinin hışmından. bir çöp konteynerinin altına saklandım.

*

çöp konteynerinin altına girdi kuş, kurtulmuştu şimdilik. ona acıyarak baktım. bir kedi mi kapacaktı onu, yoksa bir güvercin mi parçalayacaktı kendi gibi değil diye. son defa balkonlara, camlara baktım. hayır kimse aramıyordu hala. akşam yokluğuna üzüleceklerdi şüphesiz; fakat üzülmek aramaktan daha az çaba gerektirir.

*

ve böylece geçip gitti önümden. beni sevmeyen biri olduğunu anlamıştım. kuşlar sizinle aynı dili konuşmaz (büyükelçi olanlar hariç) fakat anlayabilir kimin onu sevip sevmediğini. bu yalnızca kuşlara ait bir özellik değil aslında, tüm hayvanlar anlayabilir. fakat kuşlar başka. onlar daha iyi sezgilere sahip olmalı kendilerini korumak için. çünkü bütün çocuklar kuş dili konuşur büyürken, hepsi hayranlıkla izler tüm türlerimizi. sonradan olur ne olursa. bir güvercin çarpar omzuna, bir serçe ölüverir arabasının altında, bir kediye yem olur bir yavru karga ve o çocuk sevmez artık bizleri. bu yüzden sezgimiz kuvvetli olmak zorundadır. benim yavru kuş sezgilerim onun beni sevmediğini söyledi. annemin anne kuş sezgileri onun bir bülbül öldüren olduğunu söylerdi belki, eğer annemi tanısaydım.

*

peşinden gitmedim. eve yürüdüm. zavallı kuş!

*

peşinden gitmedim. usulca parka yürüdüm. belki bir daha hiç gezemeyeceğim yerlerdeydim. belki bir daha hiç basamayacaktı ayaklarım çimene. ve kadın programlarından uzakta, güvendeyim; özgürdüm; fakat küçüktüm.

*

bir kedi mi kapacaktı onu, yoksa bir güvercin mi parçalayacaktı...

*

sonra aklıma esti, evime baktım. pencereden gördüğüm kadarıyla evim sağ taraftaki parka, yani benim şu an bulunduğum yere bakıyordu. salon penceresinin yanındaki odada kalıyordum; ama evi gezebiliyordum. mutfak balkonun iplerinde kafesimin tülü sallanıyordu. ama kimse beni aramıyordu. odamın penceresi hala açıktı, isteseydim dönebilirdim. ama belki de bir daha hiç gezemeyeceğim yerlerdeydim. belki de hiç basamayacaktı ayaklarım çimene ya da sonbahar yaprağına ya da bir çakıl taşına ya da bir şeker kabına.

*

eve girene kadar onu düşündüm. düşündüğüm anda kalemi elime alsaydım, onun öyküsünü yazabilirdim de. "bu kız kuş koysunlar yoluna diye diye öldürdü bizleri" ya da "bütün çocuklar kuş dili konuştu bir zaman"... bir kedi öldürebilirdi onu camdan bakarken eski evine. dışarı çıkmış bir muhabbet kuşu, sanki ölmeye yazgılı. güvercin mi parçalayacaktı onu? hangi kuştu, renkli ve farklı görünce muhabbet kuşunu parçalayan? yoksa biri tutar da satar mıydı? yazabilirdim hepsini, eğer o anda kalemi elime alsaydım.

*

sonra korkmaya başladım. ya biri yakalayıp satsaydı beni? evimde yeni çocuklar olurdu o zaman ve belki evin manzarası ısı binasına bakardı. belki de çocuksuz bir evin tek eğlencesi olur, çekirdek çitleyip kötü diziler izlemek zorunda kalırdım. her kuşun eti yenmiyordu biliyordum; ama muhabbet kuşunun eti yeniyor muydu? konuşmayı, yani insan gibi konuşmayı öğrenemeyenlere ne oluyordu, koltuk diplerine itelenen kafesler dışında? okul dağılıyordu, ezer miydi beni üzerinden bugünün işini kaldırmış çocuklar? bir kedi geliyordu uzaktan, beni görmemişti henüz; ama bu tarafa mı bakıyor?

*

bunun yerine kabak yemeği yaptım. ve hayatımda ilk kez kabak yemeğini öykü yazmaya tercih ettim. böylece hayatta kaldı o kuş, kuşları sadece işlerken seven yazanların merhameti yerine...

*

kedi bana gelmeden camımın önüne sığındım. nefes nefeseydim, göğsüm yerinden çıkacak gibiydi. açık pencereden içeri girdim. evin annesi ortalıkta görünmüyordu. bu saatte bu odada değilse mutfakta olmalıydı. sendeleye sendeleye mutfağa yürüdüm, içeriden yemek kokusu ve bir şarkı tınısı geliyordu. içeri girdim, son gücümle tezgaha kondum. kabak pişiriyordu kadın. oracığa yığıldım.

gözümü açtığımda kafesimdeydim. tülüm güzel kokuyordu.

**

Cicikuş, sen nasıl geldin buraya, kafesin açık mı kaldı senin? ya çıksaydın pencereden, aman Allah korusun! çocukların dilinden kurtulamazdım vallahi. hem ne yapardık sensiz. valla en başta ortalığı batırırsın diye istemedim seni ama alıştım ha. gel hadi kafesine gidelim de orda uyu. hadi gel.

"çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen"

Ülkü Tamer

106 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page