top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

sessizliğin kucağı


ben de kuşlara anlattım. tuttum bir ağacın dalında bir saka buldum, o sakaya anlattım. saka beni dinledi, dinledi, dinledi. biliyor musun ben bir ispinozum, dedi. hiç fark etmez dedim, ispinoza anlattım.

oradan geçen bir kedi kulak kabarttı öyküme. bir de hazır bir ispinoz duruyordu önümde, durdurdum kediyi, kediye anlattım. birkaç arkadaşı geldi oradan buradan. o arada ispinoz, bana müsaade dedi, uçtu gitti daha güvenli bir yere; ben zaten kedileri severim dedim, kedilere anlattım.

nevi şahsına münhasır kedilermiş hepsi, bize ne ulan bunlardan dediler, kalkıp gittiler. kaldırım taşlarıyla baş başa kaldım, kaldırım taşlarına anlattım. ve gördüm bir çimen uzuyordu kaldırımlara doğru, bir şair geçiyordu sanki o kaldırımın üstünden; kaldırdım şairin geçmiş zamanını, çimeni gördüm, çimene anlattım.

bir kelebek kondu o çimene nice sonra. benden mi rahatsız oldu nedir kalktı gitti bir başka sokağa. peşinden

koştum, takip ettim kelebeği. kondu bir çamurlu suya, suya anlattım.

su durgunlaştı ben anlattıkça ona, kesif bir koku yayılmaya başladı etrafa. durgun su kokar dedim, biliyorum dedi. ukalalığına kızdım, çeşmeyi açtım. bu kez de gittim çeşmeye anlattım.

bir yaşlı amca geçiyordu çeşmenin yanından. çünkü yaşlı amcaların çeşmeye geldiği bir saat vardır. çeşmeye kızar sandım, kapattım. çabuk geçtiği için zamana kızdım. akrebi, yelkovana anlattım.

yelkovan laf ettirmedi akrebine. ayrıyız dedi; fakat aynı yerdeyiz. hem buna rağmen denk geldiğimiz de olur. sen git şurada yalnız duran banka anlat bunları, dedi. bankın yanına gittim, banka anlattım.

bir parkta ne kadar yalnız olabilirse bir bank, bizim bank da o kadar yalnızdı. bir çocuk geldi annesini geride bırakarak. çocuğun neşesi banka yayıldı. bir tahtan eksik senin dedim banka kızarak. olsun, dedi bank. eksiklerimle sevdi insanlar beni.

bankın bu iyi niyetine kızdım, kullandırtıyor kendini ahmak dedim içimden, kalktım. köşede pembe bir ev vardı ona sığındım. temmuz ayında soba yanıyordu, sobaya anlattım.

bir iki gürüldedi soba ben böyle anlatınca. güğümde bir su kaynıyordu ben ona sandım. patatesler de itiraz etti sözüme. baktım olmayacak, çıktım. bahçedeki ağaca anlattım.

ağaçlar meyve vermeyi kesti ben anlatınca. meyve verenlerin nevri döndü. aylardan temmuzdu, can eriği topluyordu çocuklar. çocukları bıraktım, eriğe anlattım.

ben anlatınca sıkıntıdan çatıya döküldü erikler. ne ben erikleri gördüm ne çocuklar toplayabildi bundan sonra. ben de gittim amcama anlattım. amcam bundan mı bilinmez, tuttu kesti eriklerin çok uzayan dallarını.

böyle olunca suçlu hissedip kendimi, zor açılan kahverengi kapıyı araladım. keseri buldum kesere kızdım. kürek, merdiven, kömür üstüme yürür gibi oldular. korktum biraz öteye kaçtım. üç gündür geçmeyen bir tren geçiyordu o saatte. ben de gittim trene anlattım.

tren beni dinlemeden hızla geçip gitti. yolum uzun, uğraşamam senle mi dedi? çok ağırıma gitti trenin bu tavrı, köşede bir okul vardı ona ağladım.

okul içlendi ben treni anlatınca. yıllardır burada duruyorum ve bomboşum dedi. bir ara içinde kalmış birkaç demir yolu işçisi. alayına kinliyim dedi. okul da ağladı. gözyaşlarını gördüm; çünkü yanında bir çeşme vardı. ben de gittim derdimi çeşmeye anlattım.

çeşme çeşmeden almış haberi, gözleri amcayı aradı. anladım durumu, oradan uzaklaştım. yürürken gördüm işte köşedeki ineği. ineğe anlattım.

inek bir şey diyemedi kuyruğunu sallamaktan başka. zaten aklın var da fikrin yok senin dedim, ona da kızdım. o zaman gördüm işte tezekleri, samanları. samana yaslandım, tezeğe anlattım.

tezek ben zaten kurudum dedi. hissediyorum bu yıl yakacaklar beni. saman cevap verdi ona, benim sonum da ölüm biliyorum. dertten büyük dert var dedim, göğe baktım. içimi dışımı maviye anlattım.

mavi turuncu oldu bir süre sonra. turuncu gitti laciverte döndü. hoparlörler cızırdadı birkaç tur her direkten. korktum, sessizliğe sığındım. işte o gün bugündür sessizliğin kucağındayım.

19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page