top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

bir daha dostum ürtiker


"merhaba beyaz gemi, ben geldim"

bu sefer edebi bir giriş yapayım dedim. gördün mü bak barışınca daha kolay oluyor her şey. karşındaki seni anladığında ve seni dinlemek için orada olduğunda, sen de içindekileri daha kolay ve daha çok anlatabiliyorsun. düşünsene ya hiç barışmasaydık? ya hala kötü kokulu kremlerle başından savmaya çalışsaydın beni? ben de solmuş gibi yapıp sen bakmazken yeniden belirseydim sağda solda? Şüphesiz daha zor olurdu seni anlamak ve daha zor olurdu anlatmak kendimi.

şimdi yine şu meşhur serumu almak için gittin her şehirde en acil öğrendiğin mekana. olsun. ben de hiç üzülmedim o iğne kolunu şişirince. oh ya! bazen sana iyilik yaramıyormuş gibi hissediyorum. sonra hatırlatıyorum kendime, dur ya barıştık biz.

barıştık biz, o yüzden sen de anlıyorsun artık sana niye geldiğimi. anlıyorsun derken; gripten mi, ilaçtan mı, yoksa stresten mi onu anlamıyorsun canım. e ne demişlerdi geçenlerde, insanın kimseye söyleyemediği sırları var. bu da benim sırrım işte. hem senin sağın solun belli mi olur, sebebini bulursan gider iyileştirirsin kendini. oysa idiyopatik, ne güzel kelime.

onu bunu boşver de şimdi, nasılsın? yani bu soruyu öyle laf olsun diye sormuyorum. ellerinden gördüğümde dünyanı, çalışıyor hala ellerin, yazı yazabiliyor işte. ayakların, yürüyor hala pek istekli olmasa da artık. dizlerinden biriyle yakın temaslı görüşmelerde bulundum, o da pek bir şey anlatmadı, zaten dizden ne beklersin. baş parmağın da ellerinden sayılır, söyledim ya yazıyor. diğer yerleri burada geçelim. ben de baktım hiçbiri dürüst davranmıyor, gözlerine geldim. ne demişti eşinin teyzesi, "gözlerin ne söylüyor okuyamıyorum."

okuma yazman var mı ki deyip de konuyu geyikle geçirme yine. hem okuma yazması olanlar okuyor mu sanki? böyle işlerde okuma yazma pek işe yaramaz küçük hanım; böyle işler derken yani, ruhun ve kalbin derinini görmek falan.

insan seni böyle yakından tanıyınca, az şey söylese de onu anlayacağını biliyor. ama belki de tam da bundan sıkıldın. hani her şeyi anladığını sanıyorlar ve sen aslında hiçbir şey anlamadığını anlatamıyorsun ya. belki de özleyip de kavuşamamak zor. belki de beyaz gemi'yi veren arkadaşın geldi aklına ve belki o sana bu kitabı armağan ettiğini bile hatırlamıyor. belki de grip olduğuna değil de hapşırdığına kızıyorsun, belki de bu sana o minik şehri hatırlatıyor. sana bir şey diyeyim mi, boşver. bu pek iyi bir teselli gibi gelmiyor kulağa; ama boşver. boşvermezsen salacağım kardeşimi üzerine, göreceksin o zaman boşvermeyi.

velhasıl, ben de üzülüyorum sizi yan yana göremediğim için. o kız da yok yanında şimdi. oysa ne güzel uçağa binmiştik biriyle, diğeriyle hastaneye falan gitmiştik. olmuyor değil mi böyle uzaktan uzağa. iki kişilik yalnızlık da hala paylaşılamıyor.

şşt, uykun gelmedi mi kızım senin? kabul et aslında sen de seviyorsun beni. yoksa şu gözlerini kapar, hemen uykuya dalardın eski günlerde yaptığın gibi. ne, gözün mü acıyor? e ne yapayım canım, sen de söyleseydin gözlerinin ne söylediğini...

bakma işte, ben anlıyorum aslında seni. yoksa niye çıkıp çıkıp geleyim? bilirsin ben iyi günde de, kötü günde de yanındayım. yoksa mesela düğün çarşısında, ne bileyim efendim balayında mesela, gelmezdim; hadi bunlarda geldim diyelim, iyi gün dostuyum, şimdi gelmezdim. itiraf edelim birbirimize, gittikçe kötüleşiyor günlerimiz ve hiçbir serum bu duruma iyi gelmiyor.

belki de yanlış yerde arıyorsundur çareyi. alınganlık etmek istemem ama, serumla bir şey çözemeyeceğin belli. yani kendimi koruyor değilim bunu söylerken, hoş bu kendimi korumak da olur ya neyse. nerede arayayım diye soruyorsun bilmem, kalbine sor. ya da istersen ben sorayım kalbine, ne dersin, 10 üzerinden 10 puanlık gerilim filmi.

şaka şaka, sen bakma o şiire, kimse öldürmez sevdiğini. ve tüm bu sözlerin özeti; hala seviyorum seni.

40 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page