top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

en güzel kıyafetin ya da sürecin sekizinci öyküsü


senin en güzel kıyafetin; bebekliğine dair sahip olduğun ilk ve bir eli yumuk diğeri açık, nasıl da tatlı bir bebek olduğunu ve yüzünün hiç değişmediğini gösteren o fotoğraftaki beyaz üzerine kahverengi çiçekli pijama takımı değil. her ne kadar annem bir erkek torunu olursa ona da benzerini alıp aynı pozla bir fotoğraf çektirme niyetinde de olsa, bu pijama değil en güzel kıyafetin.

sonra, sen daha küçük bir çocukken kalabalık bir fotoğrafta üstünde olan o beyaz üzerine sanki kahverengi çizgili o tişört de değil. ve hatta başka bir fotoğrafında; gövdesi sarı, kolları ve yakası beyaz gibi görünen; fakat hiçbirinin gerçeğini görmediğim için renklerini tam kestiremediğim çocukluk dönemi tişörtlerin de değil senin en güzel kıyafetin.

ilkokula geçtiğinde üzerinde bulunan siyah önlük ve beyaz yakanın, liseye geçtiğinde üzerinde bulunan beyaz gömleğin ve siyah süveterin de en güzel kıyafetinin yakınından bile geçtiğini sanmıyorum.

daha 20'lerine gelmeden giydiğin o üniformanın sana ne kadar yakıştığını söylemem gerek. ama ne bu, ne de daha sonra apoletlerinde yıldızlar olan üniformaların değil senin en güzel kıyafetin. ne resmisi, ne keplisi ne de komando berelisi; hepsi gerçekten yakışsa da en güzeli; bir başkası.

mesela şu v yakalı ve metalli siyah kazak. hani en sonunda bir evimiz olmuştu da, biz o küçük yere ev demiştik daha doğrusu, o zaman sana ve bana aldığımız tüm kıyafetler, ya da benim yalnızca oraya getirdiklerim, bir araya gelmişti. ben sana bak yeni bir sürü kazağın var, şunların birazını verelim deyince; senin biraz yüzün düşmüştü. oysa ben yeğeninin onu heyecanla beklediğini bildiğim için acele etmiştim onu vermekte ve nitekim ona da sana yakıştığı kadar yakışmıştı, işte o kazak... o bile değil senin en güzel kıyafetin.

madem kazaklardan açıldı konu, devam edeyim. yakasını tanımlayacak kadar moda bilgisine sahip olmadığım; ama sanırım iki kış önce beraber aldığımız, lacivert, önü kareli kazak da değil en güzel kıyafetin. ya da şu annemlerle aldığımız kırmızı olan. hayır, hiçbiri yaklaşamaz en güzel kıyafetinin yanına.

yazlık kreasyona da bir bakalım dersen hemen kabul ederim. renkleri güzel ama polo yakalı tişörtlerinin hiçbiri değil. polo yakalar artık terletiyor zaten, onları geçelim.

sen görmeden sana aldığımız, annemle benim zevklerimizin ürünü olan tişörtlerden biri de değil en güzel kıyafetin. geleceğin yakın olduğunu söyleyen tişörtün değil, alt kısmında californication yazan yılların eskitemediği beyaz tişörtün değil, yine onun kadar eski beyazlı yeşilli üzeri yazılı tişörtün değil, polo yakalı ya olsun onu da burada söyleyeyim, bayramlık diyerek aldığımız kot yakalı grimsi lacivert hani şu sol göğsünde brooklyn yazan tişörtün de değil. belki de bunların hepsini en güzel kıyafetin bu değil diye topladılar zaten. çünkü devletimiz daima bizi düşünür...

bunların yerine aldığımız ve senin belki iplerini alırlar diye iplerini içine sakladığın ve benim her zamanki tezcanlılığımla senin oyununu bozduğum; ama ben senin yanından ayrılırken ipleri hala olması gereken yerde, yani sende olan tişörtün ya da annem sana bir siyah tişört almak istediği, bunu sana yakıştırdığı için siyah üzerine kırmızı benekleri olan tişörtün de değil. çok beğenerek almış olsam da ne beyaz üzerine renk renk üçgenleri olan en güzeli ne de şu krem rengi kendinden desenli olanı.

pantolonlarının hiçbiri de en güzeli değil, eğer onları unuttum sanıyorsan. ne yıllar sonra hem belini hem paçalarını daralttığımız siyah kotun ne krem rengi olanlar ne de yaklaşık 5 aydır görüş günleriyle bütünleşmiş olan klasik kot rengi olanı. ne sana aldığımız ince alt eşorfmanlar ne de lacivert ve mavi tonları ya da askeri yeşil diye içeri almadıkları diğerleri...

gömleklere geleyim. ne annemin doğum günü hediyesi olarak aldığı, ikimizin ortak zevki pembe gömleğin ne de senin arkandan annemle aldığımız mavi olanı. çok yakışıyor biliyorum; fakat ne mavi kot gömleğin ne de evlilik yıl dönümümüzde beni yaptığın sürprize götürürken giydiğin beyaz üzerine mavi çizgilisi. bunlar da değil. ne söz günü takımının içine giydiğin beyaz gömleğin ne de elindeki diğer beyaz gömlek olan şu damatlığın içine giydiğin. hiçbiri değil, senin en güzel kıyafetin.

sözümüzde, hoş gerçi onu sonra nişana çeviriverdik ya, giydiğin takımın hakkını teslim etmeliyim. ilk gördüğümde de çok sevmiş ve yakıştırmıştım. sonra bir ara resmi düğün kıyafetin de olmuştu. o takım ve diğeri yani şu beni istemeye gelirken giydiğin lacivert olanı; onlar da değil senin en güzel kıyafetin. bu kadar şeyi beğenmedim, sen sanıyor musun ki damatlığın en güzeli diyeyim. yok, o da değil.

o söz için aldığımız takımı beğenmeyip sana kendilerince hazırlamaya çalıştıkları şu gömlek ve pantolon; elbette senin kıyafetlerinden bile sayılmaz. üzerinde konuşmaya değer görmediğim bu alpaka kumaşın bahsini burada kapatıyorum.

ama en güzelini sona saklayarak yapıyorum bunu. senin en güzel kıyafetin; onların kesip biçip üzerine uyduramayacakları ve her zaman heybende gizlediğin, günü geldiğinde elbet bir gün çıkarıp herkesin ortasında doya doya giyeceğin özgürlüğün senin. rengi mavi, bedeni sonsuz...

96 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page