top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

şehre vedalar


Bir şehirde bir esnaf seni görünce gülümsediğinde, uzun bir zamanın ardından senin yokluğunu fark ettiğinde, bunu sana söyleyecek kadar seni düşündüğünde, sen o şehirde kendine bir aktar bulduğunda, içimi güzel bir kuru kahveci keşfettiğinde, semtin tüm pazar yerlerini öğrendiğinde, o pazar yerlerinde hep aynı tezgahlardan alışveriş yaptığında, artık o şehrin meyve-sebze fiyatları seni şaşırtmadığında, o hafta pazara mı yoksa manava mı ya da evine yakın bir markete mi gideceğini seçebildiğinde, en az bir marketin raf dizilimini neredeyse ezberlediğinde, bir şehrin marketinden indirimli birkaç ürün aldığında, hangi markette ne zaman indirim var bundan haberdar olduğunda, hiç olmazsa kendini şımartacağın, ürünleri leziz bir pastane bulduğunda, o şehirde ne yenir öğrendiğinde ve bunun için en uygun lokantaya gidip o şeyi bizzat yediğinde, o şehrin ünlü lokantalarının neden ünlü olduğunu kavradığında, yemekten sonra yiyeceğin tatlıyı bildiğinde;

O şehrin hastanelerini, o hastanelerin koridorlarını öğrendiğinde, en azından iki farklı doktor tarafından düzenli takip edildiğinde, hiç olmazsa bir kez diyetisyene gittiğinde, kendine derdini anlayacak bir eczane bulduğunda, o eczanede çalışanlar da artık seni tanıdığında, sen daha reçeteni vermeden ne alacağını tahmin ettiklerinde, en azından üç kez acile gitmek zorunda kaldığında, birkaç kez bildik ilaçların dostluğu eşliğinde derin bir uykuya daldığında,

Bir şehirde komşular biriktirdiğinde, sokaktan geçen en az iki çocuğun adını öğrendiğinde, bir okulun ders saatlerini ezberlediğinde, sen de bir kursa/bir programa yazılıp okullu olduğunda, mahallenin kedilerine isim verdiğinde, belki sen de bir kedi bulduğunda, evinin önündeki kuşlara hiç olmazsa bir öykü yazdığında,

En azından ayda bir kez sinemaya gittiğinde, o sinemadan önce ya da sonra kahve içeceğin bir yer olduğunda, o şehri hiç olmazsa bir defa yürüyerek bitirmeye çalıştığında ve bunu yaparken yalnız olmadığında, bir sokakta balıkçının yerini öğrendiğinde, tam o balıkçının önünde gözlerini kapattığında, o sokağın adını, sakinlerini ve çukurlarını bildiğinde, yolda yürüyen kişileri artık tanıdığında, bir şehirde konuşulan şiveye aşina olduğunda, artık o şiveye dilin kaydığında, bir şehirde bir ev de senin olduğunda,

Sen o evin manzarasını sevdiğinde, bu manzarayı birkaç kişiye gösterdiğinde, o evde bir kışın nasıl geçtiğini bildiğinde, evin bir odası sana ait olduğunda, o odayı dilediğince süslediğinde, süslenmiş odanda ilhamla dolduğunda, ilhamın yardımıyla en az beş öykü yazdığında, o şehirde okuduğun yeni kitaplar olduğunda, hatta o şehirde kitaplarını alacağın bir kitapçı bulduğunda, bir kez olsun o şehre kitap fuarı geldiğinde, sevdiğin yazarları o fuarda gördüğünde, o şehirde yeni bir yazar tanıdığında, bir şarkıyı ilk kez orada duyduğunda, o şarkının sözleri sana o şehri hatırlattığında,

Yalnızca o şehirde olmakla tanıdığın insanlar biriktirdiğinde, o insanlardan ya da başka insanlardan bir tanesini o ya da bu sebeple orada kaybettiğinde, ama her kaybın ardından yeniden güçlendiğinde, yeni yeni şeyler öğrendiğinde, o şehirde duyduğun bir haberin peşine düştüğünde, o şehre ait düşler biriktirdiğinde, fotoğraflar çekip kimi düşleri görünür hale getirdiğinde,

Bir şehirde haftanın en az üç günü gidecek bir yerin olduğunda, o şehirde bir iş bulduğunda, bir işten atıldığında, o işe giderken sabahları ne yiyeceğini bildiğinde, bir şehirde en az bir ulaşım aracını iyi şekilde kullandığında, şehirler arası otobüs firmalarını tanıdığında, uzun yola çıkmadan önce götürülecek hediyeler bulduğunda, her gittiğin yerde o şehrin neyi meşhur önce bunu öğrendiğinde, gezilecek yerlerin çoğunu gezdiğinde, en az üç kez misafir kabul ettiğinde, o şehrin sınırlarını aştığında ve uzak yollardan dönüp evini özlediğinde,

Anla küçüğüm alışmış sayılırsın artık o şehre. Ve sırf sen alıştın diye, yaklaşır veda vakti. Elinde bir bavul, içinde en az 20 kitap, hangisini koysan diğeri küsecek birkaç kıyafetin, kafanda düşlerin, sen gidersin o şehirden. O şehre hiçbir şey olmaz. Senden önce nasılsa, öyle olmaya devam eder. Hatta belki daha da güzelleşir. Sen, o şehirde özleyeceğin şeyler biriktirirsin. Bir nehir, bir ağaç, bir dalgakıran... Bir şehirden daha izler kalır avuç içlerinde. İşte tam da o izlerin bittiği yerden başlar; yeni bir şehrin bilinmezliği, karmaşıklığı, yabancılığı. Üzülme, o şehri de öğreneceksin ve sen de biliyorsun, iyi öğrendiğin için, bir gün o şehirden de gideceksin.

68 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page