top of page
Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

sultan ve ölüm


İnsan kaç kez ölür, diye sordu nice sustuktan sonra. Hiçbir lafı yeterince normal sayılmazdı; ama uzun sessizliğinin ardından gelen bu soru... Önce bir süre cevap vermedim. Her zamanki gibi kendi kendine konuşuyor olabilirdi. Yapardı böyle şeyler. Etrafında kim olduğuna bakmaz, birkaç cümle söylerdi aniden. Söylemesi bir şey değildi, anlayabilsek. Anlamaz ve bunu ona pek belli etmezdik. O bunu anlar mıydı, bilmiyorum.

Ne bakıyorsun yüzüme, dedi sonra. "Ben mesela 15 yaşımda bir yaz sabahı, bir dağın kenarında kıvrılan ağaçlı yolda ölmüştüm ilk kez."* O bunu söyledikten sonra susma sırası bana geldi sandım. Bir şey anlatacak gibiydi, ağzının kilitli kaldığı onca yıldan sonra. Bir dönem felç geçirmiş, babam söylemişti.

Ama hiçbir şey anlatmadı. Çayını tazeleyeyim mi Sultanım, diye sordum. Aileden kalma bir gelenek, herkes ona "Sultanım" diye hitap eder; hoşuna gidiyor. İstemez, dedi.

Aramızda doğan garip sessizlik ürkütücü bir hal almaya başlamıştı. Az önce sorduğu soruyla ne demek istediğini sormalı mıydım, yoksa yavaşça oradan uzaklaşmalı mıydım; bilmiyordum.

Bir kere de 25'imde öldüm, dedi. İlahi babaanne, dedim içimden; ama bu onu "O ne demek öyle Sultanım" diye duydu.

Anlatsam anlayacak sanki der gibi baktı. Gözlerinde katarakt vardı; alay mı ediyordu, yoksa gerçekten anlatmayı düşünüyor muydu tam seçilmiyordu.

15 yaşındayken oğlum öldü bir sefer, dedi. Şu meşhur hikaye... Amcam olur, 15 yaşında yakışıklı bir delikanlı -fotoğraflar öyle demiyor-. Zatürreden ölmüş.

Nereden çıktı bu şimdi, dedim. Bu defa son kez öleceğim, dedi. Tamam hastaydı, bazen hastaneye kaldırdığımız oluyordu, nefes alamıyordu falan; ama yaşıyordu. Tamam yaşlıydı, belki ölümü düşünmesi de normaldi; ama insan nasıl kondursun.

Zaten 15'imden sonra çok bile yaşadım, dedi. Uzun uzun yüzüne baktım. Benimle konuşmuyor, hatta orada olduğumu dahi görmüyor gibiydi. Kalkıp su getirdim ona, hani en azından yanında olduğumu bilsin, hayal aleminden çıksın da normale dönsün diye.

Şu halıyı sen al ben ölünce, dedi. Sen çok emekledin üzerinde. Akrabalar bana halı mı bırakır, demedim. Olur, dedim; yanına uzandım.

Saçımı okşadı titreyen eliyle belli belirsiz. Bu kez yazı beklemeyeceğim, dedi. Artık sadece susuyordum; ama çok korkuyordum. Nereden çıkmıştı ki zaten bu ölüm konusu, amcam, halı... Aklı gelip gidiyordu herhalde. Babam da nerede kaldı...

Sonra yazı beklemedi gerçekten de. Her sabahki gibi bir sabahtı, arka taraftaki odasında ölüverdi. O gün bana söylediklerini kimseye anlatmadım. Düşündüklerimi de, geriye dönüp bakınca düşündüklerimden utandığımı da...

Şimdi ben de 50 yaşımdayım. Düşünüyorum da, ben de 13'ümde bir bahar sabahı okulun bahçesinde ölmüştüm ilk kez.

*Bu cümle 2014 yılında yazdığım hiç yayınlanmamış bir öyküye aittir.

**Fotoğraf ise canım Elif Külah'a aittir.

71 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page