top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

görüş odası ya da sürecin on beşinci öyküsü


Elimdeki kalemle önümdeki duvardan masaya vuruyorum. Tık, tık, tık… Düzenli ve tekdüze bir ses… İçerisi sigara kokuyor. (Oysa bu ülkede kanunlar var!) Zaten daracık olan oda, şimdi iyice havasız. Hem sağımda hem solumda duran geniş camlar ile kapının, giriş çıkışlar haricinde pek bir anlamı yok. Tık, tık, tık… Bek-li-yo-rum.

Başımı sola çevirip dışarıyı seyrediyorum. Bir koridor, ince uzun, kirli krem rengi. Sonrasında kalın duvar. Dışında incecik teller ile kalım demirlerin el ele verip koruduğu gerçek pencereler. Sonrası biraz güneş ışığı; sıcak, bahar. Ve güneşi de koruyan bir başka duvar. Üzerinde jiletli teller var mı? Gö-re-mi-yo-rum.

Başımı sağa çevirip dışarıyı seyrediyorum. İnce uzun bir koridor, kirli krem rengi. Duvara yaslı iki metal sandalye. Hani şu ağaç görünümlü olanlar yok mu, onlardan. Koridorda memur sesi. İnfaz koruma memuru. Mahkumu kendinden koruyor. Sandalyelerin arkasında telli-demirli pencere. Pencerenin kenarlarından sarkan ince örümcek ağları. Ardında Güneş. Avluya çıkmış belli ki sağlı sollu; eylemi büyük. Ve duvar onu hapsedememiş.

Başımı çevirip önüme bakıyorum. Ve elimdeki kalemle önümdeki duvardan masaya vuruyorum. Tık, tık, tık… Kaç dakika oldu, anlayamıyorum? Tik, tak. Tik, tak. Tik, tak…

Bir avukat görüş odasında, eşimi bekliyorum.

*Fotoğraf Elif Külah'a aittir.

104 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page