top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

bir yaz gecesi rüyası

Belki sen, bu yoldan geçerken hiçbir şey düşünmemiş ve yalnızca önüne bakmışsındır. Bu şehirde hiç turist olmamış, etrafına hiç bakmamış ve türlü güzelliklerini görememişsindir. Karşı duvarda çitleri sarmış, sarı ve turuncu küçük çiçekleri mesela; caddenin ortasında uzayıp giden ağaçları, cırcır böceklerinin sesini, kedilerin yardım çığlıklarını, büyük bir uçurumun kıyısında pembe-beyaz zakkum çiçeklerini.


Ben şimdi iki kez bakıyorum etrafa. Dünyayı içime çekiyorum. Uçsuz bucaksız maviliğini ve tuzunu denizin, gökle belli belirsiz buluştuğu o yerin, doğuşunu ayın, yakamozunu kırmızı, kokusunu bir yaz gecesinin. Hem kendim hem de senin için.


Böylelikle birleşiyor gördüklerimiz. Aynı sözcüklerle anlatıyoruz sevincimizi, birbirimizin hüznünü anlıyoruz derinden. Bu şehirde yavaş gidiliyor mesela , tabelalar yanıltıcı, kavşaklar aniden çıkıyor, insanlar da bunlara benzer; benim hüznüm bu yüzden.


Ama yok mu o tondan tona geçen maviliği denizin, sıcaklığı sahildeki çakıl taşının, yakıcılığı güneşin, sızlayışı tenin geceleri kırmızılıktan, dağları aşarak gelişi ayın, incecik esen meltemi, bulutları, yıldızları havanın; ne varsa unutturur insana, hüznü, sevinci, mevsimi ve bildiği başka ne varsa.


Kalbimi kaça böleyim, kime ne için üzüleyim bilmem. Neyi nereden tutayım, neyi nasıl açıklayayım ve yaşama devam edecek gücü kimden alayım bilmem. Ama yok mu iki gözüm, iki ayağım, iki kulağım bu dünya için; hepsini daha da açayım, kendim ve ardındaki yüzler için. Sığdırayım içine kaç söz, kaç renk, kaç his, kaç koku sığarsa, şanslıysam birkaç fotoğraf, birkaç anı unutana dek.


Bakarsın bir gün öyküsünü yazarım.




58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page