top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

ve ben bundan korkarım

Üç mum masanın üzerinde duruyor. Kendime ait bir odanın, güzel kokan parçaları. Sırasıyla; krem, koyu kahve, kahve. Sırasıyla; tarçın, çikolata, karamel.


Geçenlerde mumların fitilini değiştirdim, eritip düzleştirdim. Dünyanın en kolay işlemi; ama bir çocuk gibi heyecanlandım. Bir mucit, bir kaşif, bir kahraman. Yirmi dört saat dokunmamak gerekiyordu, bekledim. Sonra bir kez yaktım, şimdi bir kez daha.


Odamın köşesinde, çiçeklerimin hemen yanında yeşil bir koltuk duruyor. Ben seçmedim. Zemini siyah üstü, rengarenk bir yastık aldım, ben seçtim. Sırtımı yaslayabildiğim ender şeylerden olsun diye, üstelik ben istedikçe orada duruyor. Sonra bir şal aldım krem üzerine yeşil, gri, pembe çizgileri var. Onu da üşüdükçe üstüme çekiyorum. Bunlar benim hayatta kalma sırlarım.


Bu koltukta oturup karşıya bakınca, hayatımın kısa özeti. Masam, kitaplarım, fotoğraflar, kutu ve hediyeler, tablolar. Bir de mumlar işte. Sağ ve soldaki sakin sakin yanıyor, fitillerini ben kestim; ortadakinin ateşi uzayıp kısalıyor, güçleniyor, hızlanıyor, yavaşlıyor. Bunu kitaplarımın hemen önünde yapıyor üstelik, "ne dehşet ne dehşet!". "Kağıt Ev" hâlâ burada, düşünüyorum; daha mı az hasar olurdu doğrudan kitaplar yansa?


Bu ateşi böyle harlayan kim? Sanki görmediğim birileri oturuyor ateşin başında. Üşüyorlar ve daima odun atıyorlar içine. Ya da etrafında döne döne dans ediyorlar, kutsal bir törenin ortasında, fark etmeden göz göze geliyoruz. Belki de sadece görmediğim bir rüzgar esiyor bir metre ötemde, yalnızca ortadaki ateşi harlıyor. Diğerleri sakin. Ortadaki değil. Ya burada yalnız değilsek? Topraktan çıkarttığım bin böcek, böyle korkusuz mu?


Belki bir açıklaması vardır. Ne bileyim; fitilin dışındaki kaplamadandır, fitilin uzunluğundandır, mumun yağındandır, çikolatanın acısıdır, böceklerin ritüelidir, adları yasak varlıklar geziyordur odamda geceleri, kitaplarımın içlerinde kelimeler korkuyordur; hepsi mümkün. Fakat kim anlatacak? Bir ateşin diğerlerine kıyasla neden daha güçlü, neden daha hızlı, neden daha uzun, neden daha kıvrak yandığını bana kim söyleyecek? Zerdüştler mi?


Birazdan mumu söndüreceğim. Önce kitaplar rahatlayacak. Mumların kokusu saracak odayı; tarçın, çikolata, karamel. Ateşten yana güvende olacağız. Üstelik oda güzel kokacak. Sonra koltuğun üzerindeki ışığı açacağım. Mumlar buna çok alınacak. Arkamda yastığım, üzerimde şalım, çiçeklerin gözü önünde cevabı duymaktan korkacağım. Çünkü ateşin grubunu dağıttım, kutsal şeyleri çiğnedim, rüzgarı durdurdum, yasak neyse onu yaptım. Bunu ikinci kez yaptım.


Zerdüştleri bilmem, kim gelecek bilmem, zaten hepsi yalnız benim duyduğum haberler. Ben duyacağım, duyacağım er ya da geç; bu odada yalnız değilim. Kimse kendi odasında yalnız değil




*fotoğraf Elif Külah Kuzu'ya ait.


47 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page