top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsma Aydan Dikmen Aksoy

yeni dünyamın dinsel pratikleri - yoga ya da nephrolepsis

Nephrolepsis exeltata; diğer adıyla salon eğreltisi veya daha bilinen bir adıyla aşk merdiveni, benden yaşam uman son çiçek. Bakımı kolay; ne var ki onu yaşatabilmek için önce duvara kocaman iki delik açmak gerekiyor. Onu duvardan uzak durabileceği, yapraklarının kimseye dokunmayacağı bir yere asmalısın ve orada Güneş'in doğrudan ışıklarından korumalı; ama gün ışığını bolca aldığından emin olmalısın. Ayrıca; toprağını ıslak tutmamalı ve hatta çok az su vermelisin; bununla birlikte yapraklarına sıkça su püskürtmeli ve onu nemlendirmelisin. Bu, adının nereden geldiğini açıklar; onu yaşatmak için iki delik duvara ve toprağı kuruyken nemli tutabilmek yaprakları, böyle şeyler sadece birini çok severken mümkün olur.


-Şimdi derin bir nefes al, hazır olduğunda ağzından ver. Sadece nefesine odaklan, nasıl girip çıktığına bak.


Bir aşk merdiveninin ne istediği kitaplarda yazıyor. Sen de o büyüsün istiyorsan elinden geleni yapıyorsun. Görüyorum, bazı dalları kuruyor; ama çabamı görüp yeni dallar veriyor topraktan, şimdilik tüylü, yeşil ve yuvarlak; zamanı geldiğinde uzayacak, yerçekimini hissederek aşağı dökülecek.


-Verdiğin nefesle ayaklarına kapan. Nefes alırken yavaşça, ellerini dizlerinin üzerine getir. Nefesini verirken oldukça yavaş bir biçimde, sanki tüm omurgaların tek tek uyanıyormuş ve sıraya diziliyormuş, biri seni bir iple ağır ağır yukarı çekiyormuş gibi açıl.


Bazı dalların tamamı, bazı dalların ucundaki yaprakları kuruyor. Başka bitkilerde, kuruyan dalları ve çiçekleri toplayıp atıyorsun. Kesiyorsun bazen fazla uzarsa. Bu, bitkinin daha kolay büyümesi için. Suyunu, enerjisini kuruyan dallara vermesin diye. Ben de böyle yapıyorum aşk merdivenine. her gün birkaç dalını kesiyorum. Bilemem o hakkımda ne düşünüyor.


-Bunu ne kadar yavaş yaparsan o kadar şifa bulursun.


Çünkü bitkiler de insanlar gibi kırılgan. Fakat onların isteklerini anlamak sanıyorum ki daha kolay. Mesela, ben; bu dili bir anda ve biraz da zorunluluktan öğrendim. Bunu yazdım, okudunuz mu? Böceklerini, kuruyan ve çürüyen dalları, değişen ve bir boşalıp bir dolan saksıları. Bunlara ilişkin bütün metaforları. "Hayır, burada değildik; kendimize de söylemiyoruz; ama burası pek sık geldiğimiz bir yer değil."


-Şimdi derin bir nefes al, verirken kollarını yavaşça ve hissederek göğe uzat, kollarının esnediğini hisset.


Burada olmayanı beklemek çok zor. Neden burada beklediğini, neyi beklediğini, ne kadar zamandır beklediğini, hala beklerken açıklamak da öyle. Beklerken bir şeyler bulmak kendine; bitkilerle, kendinle, zamanın senin dışında nasıl aktığıyla tanışmak, sakarmekelerin suya nasıl girip çıktığını ve bazılarının çoktan başka bir suya gittiğini ve artık orada yıkanacağını görmek. Her şeyi yanlış mı anladınız? Ben başka bir dilde mi konuşuyorum?


-Sırt üstü yere uzan ve gevşe. Çenenin ve alnının gergin olmadığından, kendini sıkmadığından emin ol. Dilini birkaç kez daire çizerek hareket ettir. O da gevşesin.


İnsan, çiçeğin aksine ne zaman susadığını, ne zaman solduğunu ve neyin ona iyi geldiğini söyleyebilir. Bunların hiçbirini söylemek istemiyor da olabilir. Yapraklarını eğen bir menekşe gibi, anlaşılmayı ve aslında en temel ihtiyacının giderilmesini bekliyor olabilir. Bunlar anlaşılmadığında, asi bir orkide gibi devrilip toprağını ve köklerini etrafa saçabilir. Fakat bizler, bitkilere kızmayız. Etrafa toprak saçılırsa, onları elimizle toplayıp saksıya geri koyarız. Bir orkide, susadığını hiç söylemez. Bunun yerine, köklerinin rengini değiştirir, yapraklarını eğer. Hypoestes phyllostachya, yeni çıkardığı yaprakları kurutur ve boynunu büker. Eğer çiçek bakıyorsan, zamanla onların dilini öğrenirsin. Eğer öğrenemiyorsan; fakat gerçekten anlamak istiyorsan uzun uzun araştırabilir ve neyi neden yaptıklarını bulabilirsin. Bu, isteyince zor değil.


-Şimdi, kendini hazır hissettiğinde dizlerini kendine çek, sağ elinle sağ dizine sarıl ve dizini yana düşürerek cenin pozisyonu al. Az önce çok büyük hareketler yaptın; esnedin, uzandın. Şimdi ne kadar küçük olduğunu fark et. Sorumluluklarını bırakıp kendin olmaya çalış. Fark et, vücudunda neler oluyor, kendini uzaktan görmeye çalış. Kendini evrenin üstünde hisset.


Evet, kaçmak çözüm değil. Kuru dallar biriktirmek. Bir çiçeği yanlış yere koymak. Çünkü çiçekler kırılgan. İnsanlar da öyle. Benim köklerim yok, pençelerim, kalın tüylerim yok. Hatta kendimi savunacağım bir ateşim, beni kışın sıcak yazın serin tutacak bir mağaram ve zamanla ince ince geliştireceğim, milyonlarca ya da binlerce yıl sonra, üzerinde hala düşünülecek olan bir silahım yok. Elimde sadece görünmez bir duvarım var. Dışarıda olup biten her şeyden kaçıp burada, her kimsem onunla oturup küçülebilmem için. Dışarıda olup biten her şey: Hastalık, huzursuzluk, yalnızlık ve diğer şeyler; müdahale edip düzeltebildiğim ya da güçlü bir fırtına gibi sadece kepenklerimi kapatıp geçmesini beklediğim o diğer şeyler. Zamanla eskimesi duvarın, dalgaların vurup vurup onu kırması. Hatırla, hani Amasra'da sular mendirekten aşmış, deniz denize kavuşmuş da sonra yerler ıslak, orada ama artık ıslak.


-Burada biraz dinlenebilirsin. Kendi ritminde, fark ederek nefes alıp verebilirsin. Kendine sorduğun sorular varsa cevaplayabilirsin. Cevaplayamazsan, o da önemli değil.


Sonra yeniden başlar her şey. Rüzgar diner, dalgalar durur. Güneş yüzünü gösterir. Yerler kurur. Duvar kendini tamir etmeye başlar. İnsanlar geri gelir. Onlar ıslak olduğunu bilmiyor yerlerin; çünkü artık kurudu. Oysa yer hatırlıyor bunu. Dün ıslaktı, bugün kuru, yarın belki yine ıslanacak. İnsanlar yürür, gezer, konuşur. Yer orada, altlarında; ama nasıl da fark etmediler hiçbir şeyi. Her şey iyi giderken, duvarda iki delik; eğer iyi bakacaksan aşk merdivenine. Sonra, rüzgar, yağmur ve tekrar yerle bir olmuş duvar. Ve sonra güneş ve sonra kuruluk, sonra yine duvarda iki delik. Yapraklarda sular, kökleri büyüyor bitkilerin. Gittikçe bir sessizlik de büyüyor. Zamanla söylenecek her şey, şimdi tüylü, yuvarlak ve yeşil. Sonra açılacak, büyüyecek, yerçekimine yenilecek, uygun şartlarda olmayan diğer her şey gibi kuruyacak, dökülecek. Bakmazlarsa görmezler, bakmazlarsa görmezler. Bunu anlamak zor değil.


-Derin bir nefes al, çok zor bir seriden geçtin. Kendine ve bedenine teşekkür et. Seni daha ileriye yalnız bedenin götürebilir. Bunu fark etmek, her zaman kolay olmayabilir.


Değiştiremeyeceğim bir geçmiş ve bilmediğim bir gelecekten kaçmak, ortada, bugünde yeni bir ev inşa etmek, o evin şeffaf, kimsenin görmediği şeffaf, duvarlarını büyütmek ve onu dalgalardan, rüzgarlardan, güneşten korumak ne zor. Duvara iki delik, aşk merdiveni asılacak. Cam duvar yıkılıp dağılır, bak ne kadar da dağıldı her şey! Öyle mi, bu dağınıklık şimdi yalnızca benim suçum mu? Aşk merdiveninin ve dahi bitkilerin ve dahi hayatın, zamanın bunda hiç suçu yok mu? Kuruyan dalları kesen makasın ve kesmeyip orada öylece bırakan, saksıdan uzak ellerin hiç suçu yok mu?


-Artık buradasın, bunun için kendine teşekkür et. Bugün bu pratiği tamamladığın, yarım bırakmadığın için benim özüm, senin özünü selamlıyor.





82 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page